5718 SAYILI MİLLETLERARASI ÖZEL HUKUK AÇISINDAN YETKİ
SÖZLEŞMELERİ YAPILMASI ŞARTLARI VE ESASLARI
GİRİŞ
Bu çalışmada öncelikle yetki kavramı üzerinde durularak 5718
sayılı Milletlerarası özel hukuk açısından yetki
sözleşmelerine iç hukuktaki mevzuat kapsamında bakılarak
Yargıtay kararları ve doktrindeki görüşleri sunarak çalışma
hazırlanmıştır. Kanunun eski hali ile yeni hali arasında köklü
değişiklikler konumuz açısından olmamıştır. Fakat yerel yargı
kararları ve Yargıtay kararları incelendiğinde yetki ile
ilgili sıkıntının tam anlaşılamadığı da görülecektir.
I.YETKİ
A.KAVRAM
HUMK 9-27 maddeleri arasında yetki kavramı düzenlenmiştir.
Yetki, bir davaya hangi yerdeki görevli hüküm (hukuk)
mahkemesi tarafından bakılacağını belirler.
HUMK ta düzenlenen yetki iç (dahili i ülke içi ) yetki olup
bir davaya belirli bir devletin ülkesi içinde hangi yerdeki
mahkemede bakılacağını belirler. Örneğin Türk kadının Alman
kocasına karşı Türkiye de boşanma davası açabileceğini kabul
edelim ( uluslar arası yetki). Bu davaya Türkiye içersinde ki
hangi yer mahkemesinin ( il ilçe) bakacağını iç yetki
kuralları belirler.Dış yetki ise bir davaya hangi ülke
mahkemesinin bakacağını belirler.
II.MİLLETLERARASI YETKİ
A.KAVRAM
MÖHUK ikinci kısım birinci bölüm m.40 da milletlerarası
yetki düzenlenmiştir. Milletlerarası yetki başlıklı
m.40 /1 Türk mahkemelerinin milletlerarası yetkisini, iç
hukukun yer itibariyle yetki kuralları tayin eder.
Şeklindedir. Yine devamı maddeler de yetki ile ilgili özel
hükümlere yer verilmiştir.
MÖHUK m. 40ın hükmü uyarınca Türk mahkemelerinin
milletlerarası yetkisine bakıldığında ilk ele alınması gerekli
kural HUMK m. 9. maddesin de davalının ikametgâhı mahkemesi
olarak düzenlenen genel yetki kuralıdır. Yetki kuralları,
bütün davalar ve bazı davalar için olmak üzere ikiye
ayrılır. Bunlardan kural olarak bütün davalar için uygulanan
yetki kurallarına genel yetki kuralları denir. Bazı davalar
için ise davalının ikametgâhı mahkemesinin yanında başka yer
mahkemeleri de yetkili kılınmıştır. Bazı dava ve dava
çeşitleri için kabul edilen bu istisnai nitelikteki yetki
kurallarına da genel olmayıp, yalnız belirli durumlara
ilişkin oldukları için özel yetki
kuralları denilir.
Yabancı unsurlu olaylarda belirli bir devletin mahkemelerinin
yetkili olup olmadıkları milletlerarası yetki (uluslar arası
yetki ) kavramı ile ifade edilir.Bu
kavram sanki devletler hukukuna dayanan bir yetki düzeni
varmış zannı vermesi bakımından yanlış anlaşılmaya müsaittir.
Bazı milletlerarası sözleşmeler bir kenara bırakılacak olursa,
şimdiye kadar devletler hukukuna isnat edilen bir
milletlerarası yetki düzeninin veya milletlerarası yetki
kaidesinin varlığı iddia edilmiş değildir.
Bu açıdan milletler arası yetki, yabancılık unsuru taşıyan
ilişkilerden doğan uyuşmazlıkların çözümünde hangi devlet
mahkemelerinin yetkili olduğunu belirleyen bir kavram olarak
tanımlanabilir.
MÖHUK m. 47 de ise konumuz olan yetki anlaşmaları ve
sınırlarını düzenlemiştir.
B.YETKİ SÖZLEŞMESİ KAVRAMI
1. İÇ HUKUKTA YETKİ SÖZLEŞMESİ KAVRAMI
Tarafların belli bir dava (uyuşmazlık ) için kanunen yetkili
olmayan bir mahkemeyi yetkili kılmak için yaptıkları
sözleşmeye yetki sözleşmesi denir ( HUMK M22).
Yetki sözleşmeleri iki şekilde yapılabilir.
a.Ayrı bir sözleşme olarak:
Taraflar aralarında ki bir uyuşmazlık hakkında belli bir yer
mahkemesini yetkili kılmak için ayrı bir sözleşme
yapabilirler.Dar anlamda yetki sözleşmesi ile bu şekildeki
ayrı yetki sözleşmesi kastedilir. Yani konusu sadece yetki
olan ayrı yetki sözleşmeleri daha çok uyuşmazlık doğduktan
sonra yapılır.
b.Yetki şartı olarak:Taraflar
yaptıklar bir sözleşmeye bu sözleşmenin uygulanmasından
doğacak uyuşmazlıklar için belli bir yer mahkemesinin yetkili
olacağına ilişkin bir hüküm koyabilirler. Bu şart sözleşmenin
bir parçası olup HUMK m. 22 anlamında bir yetki sözleşmesidir.
Bir uyuşmazlıkta hangi mahkemelerin yetkili
olacağı sadece usul hukuku sorunu olmayıp, aynı zamanda tabii
hakim prensibi uyarınca anayasa hukukunu da ilgilendiren bir
konudur.
Anayasanın 142. maddesi gereğince mahkemelerin yetkileri
kanunla düzenlenir. HUMK 22. maddesi uyarınca da mahkemelerin
yetkisinin kamu düzeni esasına göre belirlenmediği durumlarda,
tarafların yetki sözleşmesi yapabileceği öngörülmüştür.
Aslında yetki sözleşmesi tarafların kanunen yetkili olmayan
bir mahkemeyi yetkili kılmak için yaptıkları bir usul hukuku
sözleşmesidir.
2. MİLLETLERARASI USUL HUKUKUNDA YETKİ SÖZLEŞMESİ
KAVRAMI
MÖHUK m. 47
Yetki anlaşması ve sınırlarını düzenlemiştir.
Madde 47 - (1) Yer itibariyle yetkinin münhasır yetki esasına
göre tayin edilmediği hâllerde, taraflar, aralarındaki
yabancılık unsuru taşıyan ve borç ilişkilerinden doğan
uyuşmazlığın yabancı bir devletin mahkemesinde görülmesi
konusunda anlaşabilirler. Anlaşma, yazılı delille ispat
edilmesi hâlinde geçerli olur. Dava, ancak yabancı
mahkemenin kendisini yetkisiz sayması veya Türk mahkemelerinde
yetki itirazında bulunulmaması hâlinde yetkili Türk
mahkemesinde görülür.
(2) 44,
45
ve 46
ncı maddelerde belirlenen mahkemelerin yetkisi tarafların
anlaşmasıyla bertaraf edilemez.
Genel
olarak yetki sözleşmesi tarafların iradi olarak ihtilafların
çözümleneceği mahkemeyi seçebilme imkânlarını ifade eder.
Böylece, bu sözleşemeye hukuki sonuç tanındığında, ihtilaf
sözleşme ile yetkisi üzerinde anlaşma yapılan mahkemede
çözümlenecektir.
Yetki sözleşmeleri ile milletlerarası yetkisi
mevcut olmayan Türk mahkemeleri yetkili kılınabileceği gibi;
yetkili Türk mahkemelerinin mevcut yetkisine rağmen yabancı
mahkemeler de yetkili kılınabilecektir.
HUMK m.22. , iç hukuk açısından, yetki sözleşmelerini
düzenlemiştir. Buna göre; Mahkemenin
salahiyeti intizamı amme esasına binaen tayin edilmemiş olan
hallerde iki taraf bir veya mütaaddit muayyen hususa mütaallik
ihtilaflarının salahiyettar olmayan mahal mahkemesinde
görülmesini tahriren mukavele edebilirler. Bu halde işbu mahal
mahkemesi o davaya bakmaktan imtina edemez.
Yer itibariyle yetkinin kamu düzeni veya münhasır yetki
esasına göre tayin edilmediği hallerde, taraflar aralarındaki
yabancılık unsuru taşıyan ve borç ilişkilerinden doğan
uyuşmazlığın yabancı bir devlet mahkemesinde görülmesi
konusunda anlaşabilirler. Yabancı mahkemenin kendisini
yetkisiz sayması halinde dava yetkili Türk Mahkemesinde
görülür.
Milletlerarası özel hukuk alanında taraflara, giriştikleri
akdi borç ilişkilerini belirli bir devlet hukukuna tabi kılma
serbestîsi tanınmıştır. Bu ilişkilerin taşıdıkları
niteliklerin sonucu olarak kabul edilen bu düzenleme kanunlar
ihtilafının yerleşmiş bir kuralı olarak, bütün hukuk
sistemlerinde de kabul edilmiştir. İşte sözleşme yaparken
taraf iradelerine kanun seçme konusunda tanınan bu serbesti,
milletlerarası yetki konusunda sözleşmeden doğacak uyuşmazlığı
belirli bir mahkeme önüne getirme konusunda da tanınmıştır.
Tarafların arasındaki ilişkinin borç ilişkisine dayanması,
daha açık bir ifade ile, akitten doğan borç ilişkileri ve
haksız iktisaptan doğan borç ilişkileri uyuşmazlığın konusunu
teşkil etmelidir. Kişi hallerine yani şahsın hukukuna ve aile
hukukuna ilişkin konulardan doğan ihtilaflar için bir yetki
anlaşması yapılamaz.
Bu durumda yabancı unsur taşıyan bazı hukuki
ilişkiler için tarafların anlaşma ile yetkili Türk mahkemesi
yerine yabancı bir devlet mahkemesinin yetkisini kabul
etmeleri mümkün olacaktır. Yine pek tabii ki milletlerarası
yetkisinin doğmadığı bir davada bir Türk mahkemesine yetki
tanınması da mümkündür. Türk Hukuku bakımından bizi
ilgilendiren yetkili Türk mahkemesinin yetkisini bertaraf eden
ya da yetkisiz Türk mahkemesini yetkili kılan anlaşmaların
geçerlilik şartları ve hukuki sonuçlarıdır. Bu çalışmada
yetkili Türk mahkemelerinin yetkisini bertaraf etmeye muktedir
anlaşmalardan ziyade, Türk mahkemelerine yetki veren
anlaşmaların geçerlilik şartları ve sonuçları üzerinde
durulacaktır.
Milletlerarası nitelik taşıyan hukuki ilişkilerde
yetkili mahkemenin taraflarca önceden kararlaştırılması en az
uygulanacak hukuk kadar önemlidir. Ancak tarafların mahkemenin
yetkisini hangi şartlarla ve hangi sınırlar dahilinde
kararlaştırabilecekleri meselesi usul hukukuna ilişkindir ve
usul hukukunda maddi hukukta olduğu gibi tarafların genel bir
tasarruf serbestisi bulunduğunu söyleyebilmek mümkün değildir.
Bu hukuk dalında bir konuda taraf iradelerine açıkça etki
tanınmadığı takdirde asıl olan tarafların o konuda bir anlaşma
yapamamalarıdır.
3.TÜRK MAHKEMELERİNİ YETKİLİ KILAN YETKİ
SÖZLEŞMELERİ
Türk mahkemelerine yetki veren anlaşmaları şekil
ve geçerlilik koşulları lex fori olarak Türk usul hukukuna
tabidir.MÖHUK ta milletlerarası nitelik taşıyan ihtilaflarda
hangi şartlarla Tük mahkemesine yetki verileceği konusu
düzenlenmemiştir.Türk mahkemelerinin yer itibari ile yetkili
bulunmadığı , dolayısı ile milletlerarası yetkisinin de
doğmadığı hallerde , taraflar yetki sözleşmesi ile belirli
bir Türk mahkemesinin yetkili olacağını kararlaştırabilirler.Yargıtay
kararında Doktrindeki görüşlerin çoğunluğu da,
sözleşme ile belirlenmiş mahkemenin yetkisinin münhasır yetki
olduğu doğrultusundadır.demiştir. Fakat Yargıtay Hukuk Genel
Kurulu Maddenin yazılış tarzından anlaşıldığı üzere, bu
şekilde yabancı bir mahkemeyi yetkili kılan bir sözleşme
yapılması halinde, uyuşmazlığa düşen tarafların önce sözleşme
ile yetkili saydıkları mahkemeye başvurmaları ve yabancı
mahkemenin kendisini yetkisiz sayması halinde davayı Türk
Mahkemelerine getirmeleri gerekmektedir. Fakat bu sözleşme
genel mahkemelerin yetkisini - Türk mahkemelerine güvensizlik
şeklinde anlaşılır gerekçesi - ortadan kaldırmaz demiştir.Daha
sonra hukuk genel kurulu görüşünü değiştirmiş ve münhasır
yetki kabul etmiştir.
MÖHUK m. 27 de yerel yetki kurallarının milletlerarası
yetkiyi de tayin edeceği öngörüldüğünden HUMK m. 22 si aynı
zamanda Türk mahkemelerinin milletlerarası yetkisinin tesisine
ilişkin
şartları da ihtiva ettiği kabul edilmiştir.
Bu durumda yabancılık unsuru taşıyan ilişkilerden
doğacak olan ihtilaflar açısından taraf iradelerine bağlı
olarak Türk mahkemelerinin milletlerarası yetkisinin nasıl ve
hangi şartlar altında tayin edileceği HUMK m. 22e göre tayin
ve tespit edilecektir.
Yetki sözleşmelerine sınır getirilirken farklı
amaçlar gözetilmiş olabilir. Bu şartların aranmasının bir
sebebi yetkilendirilen mahkemeye ilişkin olarak taraflar
arasında ortaya çıkacak sorunları önlemektir. Çünkü söz konusu
şartlar yerine getirildiği takdirde, sözleşme ile
yetkilendirilen mahkemenin milletlerarası yetkisi meydana
gelmiş olduğundan diğer tarafın itirazları herhangi bir sonuç
doğurmayacaktır.
Aynı zamanda yetki sözleşmeleri ile sosyal ve
ekonomik gücü olan tarafların zayıf olan tarafları tabii
hâkimlerinden uzaklaştırarak hukuki haklarını talep etmeyi
imkansız kılacak bir sonuçla karşı karşıya bırakma ihtimalleri
de mevcuttur. Bu sebeple de yetki sözleşmelerine yansıyacak
taraf iradelerine bir sınırlam getirilmiş olduğu düşünülebilir.
1.KONUSU
a) Milletlerarası Karakteri Haiz Olma
MÖHUK ta milletlerarası unsurunun tanımına yer
verilmemiştir. Milletlerarası unsurunun somut olayın
özelliğine göre değerlendirmek gerekecektir. Hâkim olayı
incelerken dar yorum yaparak milletlerarası unsur olup
olmadığını dar bir çerçeve de değil genel kabul gören
kriterlerden yararlanarak yapacaktır.
Borç ilişkisi, yabancılık unsurunu taşımalıdır. Uyuşmazlığın
doğduğu borç ilişkisinde, taraflardan birinin veya her
ikisinin yabancı olması veya akdin yapıldığı yerin veya icra
yerinin yabancı ülke olması veya akid konusunun yabancı ülkede
bulunması veya borç ilişkisinin yabancı ülkede doğması veya
borç ilişkisine uygulanacak, hukukun yabancı bir hukuk olması
gibi, bir yabancılık unsurunun bulunması gereklidir.
Yabancılık unsuru taşımayan bir borç ilişkisi için yabancı
ülke mahkemesine yetki veren anlaşma Türk hukuku yönünden
geçerli olmaz.
İç hukuk yetki anlaşmalarını düzenlemeye yönelik
bir hüküm olması nedeniyle HUMK. m. 22 de öngörülmemiş olmakla
birlikte , bir Türk mahkemesinin milletlerarası yetkisinin
tayinin de taraf iradesinin dikkate alınabilmesi için
öncelikle hukuki ilişkinin milletlerarası unsur taşıması
gerekir.
HUMK 22. maddesinin iç hukuk kurallarının hükmettiği hukuki
ilişkilere uygulanacaktır. Milletlerarası nitelik taşıyan
hukuki sorunda da yine bu maddeye gönderme yapılmasından
dolayı bu şekilde bir tasnifin yapılması da gereksiz olduğu
görülecektir.
b. Kamu Düzenine İlişkin Olmama
Yetki sözleşmesine konu olayda kamu düzenine
ilişkin bir husus var ise bu durumda bu mahkemenin yetkisinin
ortadan kaldırılması mümkün değildir.Türk
hukukunda mahkemelerin yetkisini düzenleyen kuralların bir
kısmının yetkisinin kamu düzeni ile ilgili olduğu kabul
edilmektedir. HUMK ta kesin yetki kuralları konusunda birlik
vardır. Bunlar, terekeye ilişkin davalar HUMK m.11,Taşınmaz
mal aynına ilişkin davalar. MÖHUK ta ise hangi yetki
kurallarının milletlerarası yetki bakımından münhasır yetki
niteligi taşıdığı belirtilmemiştir.MÖHUK ve HUMK taki yetki
münhasır niteliginin farklıdır.Milletlerarası suusl hukuku
bakımından kesin yetki davanın mutlak surette bir Türk
mahkemesinde görülmesini ifade eder.
Kesin yetkili HUMK m. 22 de de mahkemenin salahiyeti(yetki)
intizamı amme (kamu düzeni) esasına binaen tayin edilmemiş
olan hallerde yetki sözleşmesine izin vermiştir. Bu durumda
kamu düzenine ile ilgili bir yetki durumunda tarafların yapmış
oldukları yetki anlaşmaları geçerli kabul edilmeyecek ve
kanunun yetkili kıldığı mahkemede dava açılabilecektir.
Kesin yetkili mahkemeler ile tarafların
anlaşmaları ile başka mahkemelerin davaya bakması önlenmek
istenmiştir.
Münhasır ( kesin ) yetki kaideleri, dava konusunun sadece
Türk mahkemelerinde görülmesini sağlamak amacıyla konulan ve
bunu temin eden kaidelerdir.
Örneğin; iş davalarında, davalının ikametgah mahkemesi ile
işyeri mahkemesini yetkili kabul eden 5521 sayılı İş
Mahkemeleri Kanununun m.5 de; "İşçiyi" korumak gayesiyle
konulmuştur ve kamu düzeni düşüncesine dayanır. O nedenle bu
iki yetkiyi bertaraf eden yetki sözleşmeleri geçerli değildir.
Türkiye'deki taşınmazların aynına ilişkin davaların
görülmesinde de Türk mahkemelerinin yetkisi "münhasır"dır. (
HUMK m. 13 ). Keza cebri
icra ile ilgili davalarda, aşağıda değinileceği üzere
"münhasır" yetki kurallarına bağlıdır.
Uyuşmazlığın milletlerarası nitelikte olması durumunda ise
kamu düzeni ile ilgili yetkinin nasıl anlaşılması gerektiği
karşımıza çıkacaktır.
Yetki anlaşması kamu düzenine açıkça aykırı olmamalı ülkenin
kamu düzenini bozmamalıdır. Ahlak ve dürüstlük kurallarına,
tolumun, hukukun temel ilke ve değer yargılarını, adaleti,
ahlak anlayışını ,anayasa da yer alan temek haklar, ciddi
şekilde sarsan ve aykırılık oluşturan olaylar kamu düzenini
ihlal eden olgulardır.
Bu tür halde mahkeme yabancı ülkenin kamu düzeni ile ilgili
yetkisini de incelenmesi gerektiği konusunda farklı görüşler
vardır.Bu durumda bu tür yetkinin daha geniş tutulması
gerektiği ve geniş yorumlanması gerektiği de ileri
sürülmüştür.
İç hukuk yetki anlaşmaları için öngörülen bu
şarta, milletlerarası unsurlu bir hukuki ihtilafın söz konusu
olduğu hallerde dikkate alınmaması gerektiği görüşü ileri
sürülmüştür.Bir görüş ( Nomer) yabancı ülkenin kamu düzenine
dayanılmak sureti ile Türk mahkemelerinin milletlerarası
yetkisizliğini iddia etmek mümkün olmadığını ileri
sürmüştür.Bir başka görüş ise ( sargın ) seçilen mahkemenin
vereceği kararın yetkisi kamu düzeni esasına dayalı mahkemenin
ait olduğu devlet ülkesinde tenfiz edilme imkanı bulunmadığı
için yetki anlaşmasına etki tanınmaması gerektiği yönündeki
görüşü reddetmiş ve gerekçe olarak seçilen mahkemenin
vereceği kararın , yetkisi bertaraf dilen bu devlet ülkesinde
tenfizinin şart olmadığını ve Türk mahkemelerinin vereceği bu
karara dayanılarak bu devlet ülkesinde icrai bir işlem
yapılacak olma ihtimali bulunda bile tarafların Türk
mahkemesinin vereceği kararın etkisinden Türkiyede
yararlanacak olmaları yabancı mahkemeleri bu nitelikteki (yani
kamu düzeni ne ilişin yetki) dikkate alınmasını önler.
Maddeyi sadece sözü ile yorumlamak çeşitli sorunlarında ortaya
çıkmasına sebep olacaktır. Hakimin yetkili olması ihtimal
dahilin de olan tüm devletlerin yetki kurallarını ve
mahiyetini bilme ve araştırma zorunda kalacaktır.Fakat Türk
mahkemesinden bu şekilde bir araştırma yapılmasını beklemek
beklenmemelidir. Bu beklendiği taktirde ise esasına bile
girilmeyen davalar oluşacak hakimlere gereğinden çok fazla bir
yük yüklenmiş olacaktır.
2. ŞARTLARI
A. ESASA İLİŞKİN ŞARTLAR
1. Gerçek İradenin Varlığı
Hukuki etki tanıdığı sözleşmelerin özgürce oluşmuş iradelerin
karşılıklı beyanı ile kurulmuş olması tartışmasızdır.
Sözleşmenin oluşmasında taraf iradelerinin serbestçe oluşumunu
etkileyen haller var ise bu sözleşmeye geçerlilik tanınmaması
gereklidir. Bu duruma taraflardan birinin üstün ekonomik ve
sosyal gücünün diğer taraf iradesini serbestçe oluşumunu
etkilediği hallerde yetki anlaşmasına geçerlilik tanımamak
hukukun genel ilkeleri gereğidir.
Üstün ekonomik ve sosyal güce sahip taraf lehine yapılmış bir
yetki anlaşmasının zayıf tarafın kendisini daha iyi koruyama
getirecek bir anlaşma ilişkisi fırsatı içinde bulmadığı
durumlarda bu durum kişinin zayıflı sebebi ile ahlaka aykırı
kabul edilip geçerli sayılmamalıdır.
2.Seçilen Türk mahkemesinin belirlenebilir nitelikte olması
HUMK 22. maddesi milletlerarası nitelikli olaylarda da
uygulama alanı bulmakta olup, Bu madde de ihtilafların
salahiyettar olmayan mahal mahkemesinde görülmesini
ifadesinden hareketle doktrinde yetki anlaşmasında yetkili
kılınan Türk mahkemesinin açık ve kesin olarak tespit edilmesi
gerektiği kabul edilmiştir.
Yetki anlaşmasında Türk mahkemeleri yetkilidir. Şeklinde genel
bir yetki veren şart mahkemenin kesin ve belirli olma durumunu
göstermediğinden geçerli sayılmaz. Bu sebeple yetki
sözleşmesinde mahkemenin tam olarak belirlenmesi gereklidir.
Örnek verecek olur isek bir sözleşmede taraflar aramızda bu
sözleşmeden dolayı çıkacak olan ihtilaflardan dolayı Kayseri
Mahkemeleri yetkilidir. Şeklinde bir sözleşme yapabilirler.
Fakat bu kural uygulanırken belirli olma şartını iç
hukuktakinden farklı bir şekilde yorumlanması gerektiği ileri
sürülmektedir. Yani taraflar genel olarak bir devletin
mahkemelerini yetkili kılan bir sözleşme yapmaları halinde ,
iradeler ile taraflar bu devletin mahkemelerini yetkili hale
getirmektedirler.Bu sebeple de bu davaya bakacak mahkemenin
tayininde de o devletin yer itibari ile ilgili yetki kuralları
uygulanarak yetkili mahkeme bulunmalıdır.
Zira HUMK m. 22 de yetki sözleşmesinde seçilen mahal
mahkemesinin belirtilmesi gereği zikredilmişse de, HUMK m. 23
de salahiyettar olmayan bir mahkemede aleyhine dava ikame
olunan kimse esasa girişmezden evvel bu bapta itirazda
bulunmazsa o mahkemenin salahiyetini kabul etmiş olur
şeklinde hüküm sevk edilerek davalı tarafın yetkiye ilişkin
itirazlarını esasa girmeden bildirmemesi halinde davalının,
davanın görüldüğü mahkemenin yetkisini kabul etmiş
sayılacağını açıkça ifade etmiştir. Yani davacının yetkili
olmayan bir mahal mahkemesinde dava açmasına hukuki bir mani
yoktur. Yetkiye ilişkin itirazları varsa davalı ileri
sürmelidir. Bu sebeplerle genel bir yetki verilmiş olsa bile
bu sözleşmeye geçersizlik anlamı yüklemeyip davalının
mahkemede dava açması beklenmeli yetki itirazına göre mahkeme
karar vermelidir.
Tarafları yetki anlaşması yapmaya sevk eden sebep aralarındaki
yetki anlaşması en uygun mahkemede dava arak davlarının
görülmesinin teminidir. Bu sebeple taraflar dava konusu olaya
en yakın olan, en hızlı ve çabuk az masrafla
başvurabilecekleri tarafsız bir mahkemede ihtilaflarını
halletmek için yetki sözleşmesi yaparlar. Oysa davacıya
istediği mahkemede dava açma hakkı tanındığı takdirde, davacı
içtihat ve kararları ile en çok işine gelen mahkemede veya
davalı için en müsait olmayan yer mahkemesine
başvurabilecektir.
Bu durumda iç hukukun yer itibariyle yetkiye ilişkin
uygulamaları ile birlikte taraf iradelerinin yorumu birlikte
değerlendirildiğinde davacının kötü niyetli dava ikame etmesi
karşısında davalının yetkiye ilişkin itirazları kabul
edilebilecek ve Türk mahkemesi anılan gerekçelerle yetkisizlik
kararı verebilecektir.
3.Hukuki ilişkinin belirli olması
Yetki anlaşması akdedilirken bilinmeyen bir hukuki ilişkiden
yada taraflar arasında ileride söz konusu olabilecek her türlü
ilişkide n kaynaklanan ihtilafların çözümünü yabancı bir
devlet mahkemesinin yetkisine tabi kıldıkları düşünülemez.
Zira bu durumda hukuki ilişkinin dolayısıyla bir yetki
sözleşmesin doğumuna sebep olacak bir irade ve olayın
varlığından bahsedilemez.
HUMK m. 22 de bir veya müteaddid muayyen hususa
müteallik ihtilafların halli mercii olarak tarafların mahkeme
seçebilecekleri ifade edilmiştir. Böylece anılan madde ile
yetki anlaşmasına geçerlilik tanınabilmesi için bu anlaşmanın
ilgili olduğu hukuki ilişkilerin belirli olmasının şart
koşulduğu anlaşılmaktadır.
Bu durumda tarafların mahkeme seçme imkanı ancak
aralarında mevcut somut hukuki ilişki bakımından söz konusu
olabilir. Zaten yetki sözleşmelerine dolayısıyla yetki
kuralları konusunda taraf iradelerine etki tanınmasının en
önemli sebebi tarafların somut hukuki ilişki bakımından en
uygun mahkemede davalarının görülmesini temin etmeleridir.
Zira somut hukuki ilişkinin olmadığı bir dönemde yapıldığı
iddia edilen yetki sözleşmesinde tarafların bu yönde
iradelerinin oluştuğu iddia edilemeyecektir.
Bunun yanında kural olarak ileride doğması
muhtemel bir haksız fiil hakkında akdedilecek bir yetki
anlaşması, geçersiz sayılacak olmakla beraber, tarafların
aralarındaki mevcut veya belirlenebilir nitelikte bir hukuki
dolayısıyla ortaya çıkabilecek haksız fiil taleplerinin de,
ancak seçilen mahkemede dermeyan edilebileceğini öngören bir
anlaşma dikkate alınabilmelidir.
4. İrade Fesadı Halleri
Tarafların Türk mahkemesini yetkili kılan iradelerini
sakatlayan bir irade fesadı hali söz konusu olduğunda bu yetki
sözleşmesine geçerlilik tanınmayacaktır. Taraflar hata hile ya
da diğer iradeyi sakatlayan sebeplerin varlığı nedeniyle yetki
sözleşmesine taraf olmuş olabilir. Türk hakimi huzurundaki
davada bu şekilde bir iradeyi sakatlayan irade fesadı
hallerinden birinin varlığını tespit ettiği takdirde o yetki
sözleşmesine etki tanımayarak yetkisizlik kararı verecektir.
Ayrıca yetki sözleşmesinin geçerliliğinin ilgili olduğu hukuki
ilişkinin geçerliliği ile bir ilgisinin bulunmadığı ileri
sürülmüştür. Üstündağ hukuki ilişkinin geçerliliği ile hüküm
ve sonuçlarını doğurması için aranan şartlarla, yetki
anlaşmasının geçerliliği ve etki doğurabilmesine ilişkin
olarak aranan şartların birbirinden farklı olduğu görüşünü
savunurken yetki anlaşmasının ilgili olduğu hukuki muamelenin
ayrılmaz bir parçası veya cüzü olmadığını belirtmiştir. Bu
durumda Türk mahkemesi kendisini yetkili kılan yetki
sözleşmesinin ilgili olduğu hukuki muamelenin geçersiz
olduğunu tespit ettiği takdirde dahi yetki sözleşmesinin de
geçersiz olduğunu kabul edip yetkisizlik kararı vermemelidir.
Zira taraflar somut hukuki ilişkilerindeki hukuki ihtilafları
yetki sözleşmesinin ilgili olduğu hukuki ilişkinin
geçerliliğine ilişkin ihtilaflar da dahil olmak üzere- seçilen
mahkemenin yargı yetkisine tabi kılmaktır.
Böylece bu görüşe Türk mahkemesini yetkili kılan yetki şartını
ya da bizzat yetki sözleşmesini oluşturan iradelerin
oluşumunda irade fesadı hallerinden birinin olması halinde iş
bu sözleşmeye etki tanınması mümkün olmayacaktır.
Yetki sözleşmesinin ana sözleşme içerisindeki
konumuna göre bir değerlendirme yapılması ve ona göre esas
sözleşmenin fesada uğramasının yetki sözleşmesine veya yetki
şartına etkisi değerlendirilmelidir. Gerçekten de
milletlerarası nitelik taşıyan anlaşmalarda yargı yeri
taraflar için genelde çok önemli olmakta ve esas sözleşmenin
oluşmasına etki etmektedir. Çünkü taraflar kendi hukuklarını
daha iyi bilmekte ve hukuki korumadan da daha iyi yararlanmak
imkânları olacaktır. Bu durumda milletlerarası nitelik taşıyan
sözleşmelerin bu özellikleri de dikkate alınarak yetki
sözleşmesinin veya yetki şartının esas sözleşme için ana unsur
olduğu veya sözleşmenin akdedilmesinde çok önemli bir işlev
gördüğü anlaşıldığında yetki sözleşmesi ile esas sözleşmenin
ilgili olduğu sözleşmenin ayrık olduğu iddia edilmemelidir.
Yetki sözleşmesinin ilgili olduğu sözleşme; iradeyi fesada
uğratan hallerden birinin varlığı ile geçersiz olduğu
takdirde, ayrıca yetki anlaşmasının veya yetki şartını doğuran
iradelerin irade fesadı hallerinden biriyle sakatlanmış olduğu
ayrıca aranmamalıdır.
5. İrade Beyanının Kapsamı
Taraflar yetki sözleşmesi yaparken aralarındaki
hangi hukuki ihtilaflarını seçtikleri mahkemenin yetkisine
tabi kılacaklarını da tayin ederler. Türk mahkemesini yetkili
kılan bir yetki sözleşmesinin varlığı yetkinin doğumu için
yeterli olmayacaktır. Bu durumda bir Türk mahkemesine yetki
veren bir sözleşmede Türk hakimi dava konusu hukuki ihtilaf
bakımından yetkili olup olmadığını taraf iradelerinin yorumu
ile huzuruna gelen ihtilaf için de mi kastettiklerini ayrıca
araştıracaktır. Eğer huzurdaki davanın tarafların bir Türk
mahkemesinde görmelerini arzu ettikleri hukuki ihtilaflarının
kapsamı dışında kaldığını tespit ettiği takdirde yine Türk
mahkemesi yetkisizlik kararı vermelidir.
Buna karşılık davasını Türk mahkemesinde ikame eden davacının
talebini, somut bir hukuki ilişkinin varlığı nedeniyle dolaylı
olarak ortaya çıkan bir hukuki sebebe dayandırdığı durumlarda
yetki anlaşmasına geçerlilik tanınmamalıdır. Bunun en tipik
örneği haksız fiillerdir. Haksız fiilin yetki sözleşmesinin
ilgili olduğu sözleşmenin ifası sırasında meydana gelmiş
olmasında dahi yetki sözleşmesine yine etki tanınmamalıdır.
Meğerki taraf iradeleri hiçbir şüpheye yer vermeyecek şekilde
aksi yöne mutabakata varmış olsun.
Bu durumda Türk mahkemesine yetki tanıyan
sözleşmenin varlığına vesile taraf iradelerini dikkate almak
ve irade beyanının yorumundan Türk mahkemesi huzurundaki
hukuki ihtilafın Türk mahkemesinde görülmesinde taraf
iradelerinin mutabakatı mevcut olduğu anlaşıldığında yetki
sözleşmesine etki tanınmalıdır.
B. ŞEKLE İLİŞKİN ŞARTLAR
1. Yazılı
Şekilde
Yapılmış Olma
HUMK m.22 de, tarafların aralarındaki hukuki
ihtilafı, selahiyettar olmayan mahal mahkemesinde görülmesini
tahriren mukavele edebilirler şeklinde hüküm sevk edilmiştir.
Anılan maddede yetki sözleşmesinin geçerli olmasının onun
yazılı şekilde akdedilmiş olmasına bağlı tutulduğu
anlaşılmaktadır. Ancak sadece yazılı şekilde yapılmış
olmasından bahsedilmesi ve bu konuda başkaca hiçbir hüküm sevk
edilmemiş olması bir Türk mahkemesini yetkili kılan
sözleşmenin yazılı olmasından ne anlaşılması gerektiğinin
genel kurallara bırakıldığını göstermektedir.
Bu konuda BK m.11 de Kanunda öngörülen şeklin
kapsam ve etkisi hakkında başkaca bir hüküm bulunmadığı
hallerde, sözleşmenin bu şekle riayet edilmedikçe sahih
olmayacağı hükme bağlanmıştır. Dolayısıyla HUMK ta öngörülen
yazılı olma şartının bir sıhhat şartı olduğundan şüphe etmemek
gerekir.
Türk mahkemelerini yetkili kılan yetki
sözleşmelerinde de kıyasen uygulama alanı bulacak olan ilgili
anılan madde uyarınca yazılı olma şartı aranacak mıdır? HUMK
m.22de yer alan bu şekil şartı, milletlerarası unsurlu
ilişkilerde hukuki güvenlik ve belirliliği sağlayacak ve
milletlerarası ticaret hayatının icaplarına uygun düşecek
şekilde yorumlandığı takdirde, yazılı olarak yapılan veya
sözlü şekilde yapılmakla beraber yazılı bir belge ile ispat
edilebilen yetki anlaşmaları ile, milletlerarası ticaret
hayatında cari teamül ve adetlere uygun şekilde yapılan yetki
anlaşmalarının şeklen geçerli olacağı kabul edilmelidir.
Bu durumda Türk mahkemesini yetkili kıldığı ileri
sürülen yetki sözleşmesinin yazılı olmasını katı yorumlamamak
gerekmektedir. Yazılı olmamakla birlikte bazı diğer yazılı
belgelerle de tarafların bu yöndeki iradeleri tespit
edilebiliyorsa Türk hakimi o sözleşmeye etki tanımalıdır.
Ancak yetki sözleşmesinin geçerli sayılması için her iki
tarafın değil de sadece yetki anlaşması kendisine karşı ileri
sürülen tarafın imzasının bulunuyor olmasını yeterli kabul
eden görüşü doğru bulmuyorum. Anılan görüş; bir tarafın,
icabı ile sürekli bağlı kalmasını veya karşı tarafın icapta
bulunanın icabını elinde sürekli bir koz olarak bulundurmasına
imkan verecek bir yaklaşımdır. Halbuki geçerli bir sözleşmeden
bahsedebilmek için aranan asgari şart tarafların bir Türk
mahkemesini yetkili kıldıklarına dair herhangi bir ihtilafın
olmamasıdır. Bir tarafın usulüne uygun bir şekilde karşı
tarafa bildirdiği icabına makul bir süre içinde karşı tarafın
kabulü ile karşılık gelmezse artık icapta bulunanın icabı ile
bağlı olduğunu düşünmek hukuk mantığı ile bağdaşmayacaktır.
2. Yargılama Sırasından Yetkinin Doğumu
Her ne kadar HUMKun anılan maddesinde yetki
sözleşmesinin yazılı şekilde yapılması öngörülmüşse de yine
hemen aynı maddeden sonra gelen maddede; yetkili olmayan bir
mahkemede aleyhine dava ikame olunan kimsenin esasa girmeden
önce davanın görüldüğü mahkemenin yetkisine itirazda
bulunmazsa, davanın görüldüğü mahkemenin yetkisini kabul etmiş
sayılacağı hükme bağlanmıştır. Dolayısıyla bir Türk
mahkemesinde ikame edilen bir davada Türk hakimi hemen
yetkisizlik kararı vermemesi gerekir. Zira davalı tarafından
süresi içerisinde yetki itirazında bulunulmadığı takdirde Türk
mahkemesi somut hukuki ihtilaf bakımından yine yetkili hale
gelecektir.
Usul hukukunda davanın esasına girişilmezden evvel
taraf teşkilinin tamamlanması ve belirtilen süreler içerisinde
bir layihalar teatisi öngörülmüştür. Dolayısıyla dava
dilekçesi ile muhatap olan taraf davanın esasına ilişkin
cevaplar verebileceği gibi öncelikle yetkiye ilişkin
itirazlarda bulunabilecektir. Davalının yetkiye ilişkin
itirazı mahkemece öncelikle ve esasa girişilmezden evvel
incelenerek sonuçlandırılacaktır. Ayrıca HUMK ta davalı
tarafa tayin olunan süre içinde cevap vermesi müşkül olacaksa
veya olağanüstü bir sebebe binaen mümkün olmadığı anlaşılırsa
ilave süre verilebileceği belirtilmiştir.
Bu durumda dava dilekçesini tebellüğ eden davalı
davaya cevap verebileceği gibi, yetkiye ilişkin itirazlarını
da bildirebilecektir. Ancak sadece davaya cevap vermekle
yetinip yetkiye ilişkin hiçbir itirazda bulunmazsa Türk hakimi
davalının Türk mahkemesinin yetkisine itiraz etmemesini zımni
bir yetki sözleşmesinin varlığına karine sayıp davayı görmeye
devam edecektir. Davalının cevap dilekçesinde hem Türk
mahkemesinin yetkisine ilişkin itirazlar hem de davanın
esasına ilişkin cevaplar mevcutsa; davalının sadece davanın
esasına ilişkin beyanlarından mahkemenin yetkisini kabul
ettiğinin kabulü mümkün değildir.
Davalı yetkiye itiraz etmeden esasa ilişkin cevaplar vermişse
davalı Türk mahkemesinin yetkisini kabul etmiş sayılacaktır.
Burada bir yetki sözleşmesinin olmadığı aksine tarafların
usuli muamelelerine Türk usul Hukukunun bağladığı bir sonuç
vardır. Nomer ve Çelikel Türk mahkemesinin yetkisinin baştan
taraf iradesine dayanan bir yetki sözleşmesi ile kurulmadığı,
ancak HUMK 23. maddesi gereği doğduğunu haklı olarak ileri
sürmüşlerdir.
İç hukuk yetki kuralları gereği davalıya tebligat yapılmasına
rağmen davalı duruşmalara gelmiyorsa mahkemenin yetkiye
ilişkin bir karar almasına gerek kalmadan davaya devam
olunabilecektir. Ancak milletlerarası unsur taşıyan bir yetki
anlaşmasına aynı etkiyi tanımak mümkün değildir. Bu durumda
usulüne uygun bir tebligata rağmen davaya gelmeyen davalının
bu davranışının zımni bir kabul yorumlanamaz. Davalının bu
olumsuz davranışı aralarındaki hukuki ihtilafın halli makamı
olarak Türk mahkemenin yetkisini de tanımadığı anlamını
taşımaktadır.
C. KABULÜNE İLİŞKİN ŞARTLAR
1. İlgi Bağının Varlığı
Tarafların Türkiye ile hiç ilişkisi olmayan hukuki
ihtilaflarını da iradeleri ile Türk mahkemeleri önünde
getirebilmeleri mümkün olabilmelidir. Doktrinde çoğunlukla
benimsenen görüşe göre kanun koyucu Türk mahkemelerinin
milletlerarası yetkisinin sadece taraf iradelerine bağlı
olarak doğabileceğini genel olarak kabul etmiştir.
Gerçekten de taraflar tarafsız bir mahkeme olduğunu düşünerek
Türkiye ile hiçbir ilgisinin bulunmamasına rağmen aralarındaki
hukuki ihtilaflarını Türk mahkemeleri önünde görülmesini arzu
edebileceklerdir. Bu durumda Türk hakimi huzurundaki hukuki
ihtilafın Türkiye ile hiçbir ilgisinin olmadığını gerekçe
göstererek yetkisizlik kararı veremeyecek; aksine iş bu mahal
mahkemesi o davaya bakmaktan imtina edemeyecektir.
2. Yabancı Ülkede Tenfizi İmkanı
Türk mahkemesinin vereceği bir kararın yabancı bir ülkede
tenfizi imkanının bulunmaması kural olarak yetki sözleşmesine
etki tanınmasının bir şartı değildir. Mahkemenin yetkisi ile
verdiği kararın yabancı bir ülkede tenfiz kabiliyeti ayrı
konulardır ve ayrı değerlendirilmelidir. Ayrıca tarafların
Türk mahkemesinin vereceği karardan Türkiyede veya tenfiz
imkanı bulunan bir başka yabancı ülkede faydalanma imkanı
olduğu gibi, kararın verileceği ana kadar söz konusu yabancı
ülkede de tenfiz şartları oluşabilecektir. Her şeye rağmen,
Türk mahkemesinin vereceği hükmün hukuki etkisinden ne
Türkiyede ne de tanıma ve tenfiz şartlarına bağlı olarak
yabancı bir devlet ülkesinde yararlanılmayacak olduğu istisnai
bazı hallerde, yetki anlaşmasına rağmen, davanın Türkiyede
görülememesi gerekir.
SONUÇ
Milletlerarası(yabancı) özellik taşıyan ve borç ilişkilerinden
doğan uyuşmalıklarda taraflar yapacakları yetki sözleşmesi ile
yabancı bir devlet mahkemesinde davayı gördürdüklerinde yetki
sözleşmesinin geçerlilik şartları lex foriye
tabidir.Yetki sözleşmesinin geçerlilik koşulları, bu
durumda lex fori ye göre değerlendirilecektir. MÖHUK m. 47
çerçevesinde geçerli bir yetki sözleşmesi yapılmış olması
halinde MÖHUK bağlamında yabancı mahkemenin vermiş olduğu
karar Türk mahkemelerinde tenfiz edilebilecektir.
Milletlerarası ilişkilerde çeşitli ülkeler ve b ülkelerin
makamları devreye girdiğinden devletler kendi yetkilerini iç
hukukları ile karşı tarafa devretmek istemezler. Uluslararası
anlaşmalarla kabul gören şartlar konulup bu tür sıkıntılar
çıkartan durumlar için uygulamacılara yardımcı olunmalıdır.
Aksi taktirde ise çeşitli yorumlarla karşımıza konumuzda ki
şekli ile davanın en başında incelenmesi gereken yetkinin
belirlenememesi ve hak arayışında sorunla karşılaşılması
durumu doğabilecektir.
Taraflar aralarında anlaştıklarında bir sorun olmamakla
birlikte anlaşmazlık çıktığı halde yetki sorunu ile taraflar
esasa girmeden işin başında yorulacaktır.
İletişim :
Web:
www.osmanozulku.av.tr
Kayseri barosu Avukatı
Avukat Hacı Osman Özülkü
Tel:
0352
231 39 32
0505 869 59 67
0544 509 1362 Kayseri - Türkiye
KAYNAKÇA
ÇELİKEL
,Aysel/
ERDEM,
Bahadır : Milletlerarası Özel Hukuk ,
Yenilenmiş 9. Bası Beta Yayınevi.
KURU, Baki/
ARSLAN,
Ramazan /
YILMAZ,
Ejder : Medeni Usul Hukuku DERS KİTABI 11.
Baskı yetki yayınları 1999.
NOMER,
Engin /
ŞANLI
,Cemal : Devletler Hususi Hukuk 27.11.2007
tarihli ve 5718 sayılı Milletlerarası Özel Hukuk ve Usul
Hukuku hakkındaki kanına göre yenilenmiş 9. 16. Bası, Beta.
ÖZKAN,
Cahit :MÖHUKta
Yetki Sözleşmesine İlişkin Kurallar,
http://www.cahitozkan.av.tr/dosyalar/Milletleraras&%23305%3B%20Yetki.doc,
Erişim 18.03.2009.
PEKCANITEZ,
Hakan /ATALAY,
Oğuz /ÖZEKES,
Muhammet : Medeni usul Hukuku Seçkin yayınları 2.
Baskı ,Ankara 2001.
SAKMAR,
Ata /
EKŞİ,
Nuray /
YILMAZ
,İlhan :Milletlerarası Özel Hukuk ve Usul
Hukuku Hakkında Kanun mahkeme Kararları , Yenilenmiş 3. Bası
Beta Yayınevi İstanbul 2001.
SARI,
Mehmet :
Yetki Sözleşmeleri İle Türk Mahkemelerinin Yetkili Kılınması,
http://www.turkhukuksitesi.com/makale_104.htm,
erişim 10.03.2009.
SiNERJİ MEVZUAT VE İÇTİHAT.
Baki
KURU/Ramazan ARSLAN /Ejder YILMAZ , Medeni
Usul Hukuku DERS KİTABI 11. Baskı yetki yayınları 1999 , s.
137 ; Hakan PEKCANITEZ/Oğuz ATALAY/ MUHAMMET
ÖZEKES , Medeni usul Hukuku Seçkin yayınları 2. Baskı
,Ankara 2001,s. 100.
KURU/ARSLAN/
YILMAZ, s. 136.
Özel ve
Genel yetkili halleri için geniş bilgi , Bkz.: Aysel
ÇELİKEL/Bahadır ERDEM,Milletlerarası Özel Hukuk ,
Yenilenmiş 9. Bası Beta , s. 483-506;PEKCANITEZ/ ATALAY/ÖZEKES,
s. 100-109.
KURU,I,381-382
, ÇELİKEL/ERDEM, s. 483 Dn. 4.
Engin
NOMER/Cemal ŞANLI , Devletler Hususi Hukuk
27.11.2007 tarihli ve 5718 sayılı Milletlerarası Özel Hukuk
ve Usul Hukuku hakkındaki kanına göre yenilenmiş 9. 16. Bası,
Beta, s. 399.
NOMER/ŞANLI
, s. 399.
Cahit
ÖZKAN, MÖHUKta Yetki Sözleşmesine İlişkin Kurallar,
,s.3
KURU/ARSLAN/
YILMAZ, s.164; PEKCANITEZ/ ATALAY/ÖZEKES, s. 100.
KURU/ARSLAN/
YILMAZ s.163.
Mehmet SARI, Yetki
Sözleşmeleri ile Türk Mahkemelerinin Yetkili Kılınması,s.1.
İş
Sözleşmesi ve İş İlişkisi Davaları Madde 44 - (1)
Bireysel iş sözleşmesinden veya iş ilişkisinden doğan
uyuşmazlıklarda işçinin işini mutaden yaptığı işyerinin
Türkiye'de bulunduğu yer mahkemesi yetkilidir. İşçinin,
işverene karşı açtığı davalarda işverenin yerleşim yeri,
işçinin yerleşim yeri veya mutad meskeninin bulunduğu Türk
mahkemeleri de yetkilidir.
Tüketici
Sözleşmesine İlişkin Davalar Madde 45 - (1) 26 ncı
maddede tanımlanan tüketici sözleşmelerinden doğan
uyuşmazlıklarda, tüketicinin seçimine göre, tüketicinin
yerleşim yeri veya mutad meskeni ya da karşı tarafın işyeri,
yerleşim yeri veya mutad meskeninin bulunduğu Türk
mahkemeleri yetkilidir.
(2) Birinci fıkra uyarınca yapılan tüketici sözleşmeleri
hakkında tüketiciye karşı açılacak davalarda yetkili mahkeme,
tüketicinin Türkiye'deki mutad meskeni mahkemesidir.
Sigorta
Sözleşmesine İlişkin Davalar Madde 46 - (1) Sigorta
sözleşmesinden doğan uyuşmazlıklarda, sigortacının esas işyeri
veya sigorta sözleşmesini yapan şubesinin ya da acentasının
Türkiye'de bulunduğu yer mahkemesi yetkilidir. Ancak sigorta
ettirene, sigortalıya veya lehdara karşı açılacak davalarda
yetkili mahkeme, onların Türkiye'deki yerleşim yeri veya mutad
meskeni mahkemesidir.
SARI,
s. 8.
ÖZKAN, s.5-6.
NOMER/ŞANLI,
s. 447.
YHGK,
E. 1988/11-246 K. 1988/476,15.06.1988.
Önceden belirtelim ki, yabancı bir Devlet Mahkemesini
yetkilendiren ve anılan maddenin öngördüğü koşullara
uyan, geçerli bir yetki sözleşmesinin varlığı halinde, yetkisi
kararlaştırılan Yabancı Devlet Mahkemesi "Münhasıran" yetkili
bir mahkeme kimliğini kazanmış olur. Bu sonucu, maddenin
ikinci cümlesinde yer alan
"Yabancı Mahkemenin kendisini yetkisiz sayması halinde, dava
yetkili Türk Mahkemesinde görülür" şeklindeki
sözler açık ve kesin bir şekilde doğrulamaktadır.
Bu evrede, yasaca Türk Mahkemesine verilmiş olan yetkiler,
özellikle ( HUMK. md.9/24 ) deki hükümler uygulanmaz hale
gelir. O nedenle, taraflardan biri sözleşmedeki yetki şartına
uymayarak Türkiye'de kanun gereği yetkili olan bir mahkemede
dava açtığında diğer tarafın yetkisizlik; ve koşulları
oluştuğunda "derdestlik"
itirazlarında bulunmak hakkı doğar ( HUMK. md. 187/2,4 ).
Anlaşmada, yetkisi kararlaştırılan yabancı mahkeme, kendisini
yetkisiz kapul ederse ancak bu takdirde, dava kanun gereği
yetkili Türk mahkemesinde açılabilir. Bu konuda; 2675 sayılı
kanunun kabulünden sonra öğretideki görüşler birleşmiştir. (
Bkz. Ergin Nomer, Devletler Hususi Hukuku, 7. Bası, İstanbul,
1993, Sh. 418 vd; Çelikel, Milletlerarası Özel Hukuk,
İstanbul, 1995, Sh. 318; Altuğ, Türk Milletlerarası Usul
Hukuku, İstanbul, 1983, Sh.67;
Baki Kuru, Hukuk Muhakemeleri Usulü, Sh. 4366, Kuru/Arslan/Yılmaz,
Medeni Usul Hukuku, Ankara, 1992 Sh.158; Tuluay,
Milletlerarası Usul Hukuku, ABD. 2/1984 sayfa 262 vd; Baki
Kuru, Sözleşme ile Yabancı
Mahkemelerin Yetkili Kılınması; MHB. 6/1986 Sayfa:142-144;
Saim Üstündağ Medeni Yargılama Usulü, İstanbul, 1989, Sayfa:
75 vd; Sargın, Milletlerarası Usul Hukukunda Yetki
Anlaşmaları, Ankara, 1996, Sh. 194 vd. ) Sonuç olarak
yinelemek gerekirse, 2675 sayılı Kanunun 31. maddesinin özüne
ve sözüne uygun bir şekilde
düzenlenmiş bir yetki anlaşması ile Türk mahkemelerinin
milletlerarası yetkisinin kaldırılması mümkündür.YHGK,
E. 1998/12-287 K. 1998/325 T. 6.5.1998,
Ata SAKMAR/Nuray EKŞİ / İlhan YILMAZ,Milletlerarası
Özel Hukuk ve Usul Hukuku Hakkında Kanun mahkeme Kararları ,
Yenilenmiş 3. Bası Beta Yayınevi İstanbul 2001,s.220.
SARI
,s.9.
YHGK,
E. 1998/12-287 K. 1998/325 T. 6.5.1998
SARI
,s.9.
SARI,
s.9.
ÇELİKEL /ERDEM ,s.507.
Türk
mahkemesinden alınan ihtiyati haciz kararının cebri icra
yoluyla uygulanmasına dair yetki, devletin kendi ülkesi
üzerinde hakimiyet tasarruflarında bulunabilme iktidarının bir
görünümü olduğundan, münhasır (kesin) yetkilerindendir. Davayı
"kamu düzeni" ve "münhasır yetki" esaslarının etkisi altında
değerlendirdiğimizde; Türk mahkemesinin ülke içi yetkisinin ve
ona bağlı olarak da milletlerarası yetkisinin varlığının
kabulü kaçınılmazdır. YHGK,
E. 1998/12-287 K. 1998/325 T. 6.5.1998
YHGK,
E. 1998/12-287 K. 1998/325 T. 6.5.1998
YHGK,
E. 1998/12-287 K. 1998/325 T. 6.5.1998
SARI,
s.10.
SARI,
s.12.
SARI,s.14.
Mülga
2675 Sayılı MÖHUK m. 31 YETKİ ANLAŞMASI Madde 31 - Yer
itibariyle yetkinin kamu düzeni veya münhasır yetki esasına
göre tayin edilmediği hallerde, taraflar aralarındaki
yabancılık unsuru taşıyan ve borç ilişkilerinden doğan
uyuşmazlığın yabancı bir devlet mahkemesinde görülmesi
konusunda anlaşabilirler. Yabancı mahkemenin kendisini
yetkisiz sayması halinde dava yetkili Türk mahkemesinde
görülür.Şeklinde olup Yazılı olma şartı MÖHUK m. 31 de
yani maddenin eski halinde yoktu.
Hakim
Devlet hukukunun uygulanması.
Almanya'da Türk avukatlar
Frankfurt
- Berlin -
Nürnberg - Hamburg - Hannover - Bremen - Stuttgart - Dortmund
- Bochum -
Essen - Leipzig - Dresden - Kiel -
Düsseldorf - München - Duisburg - Bielefeld - Bonn - Wiesbaden
- Gelsenkirchen - Münster - Augsburg - Mönchengladbach -
Aachen - Braunschweig - Lübeck -
Erfurt - Kassel -
Osnabrück - Leverkusen - Oldenburg - Paderborn - Darmstadt -
Würzburg -
Hildesheim - Koblenz - Salzgitter -
Bremerhafen - Ulm - Göttingen - Regensburg - Ingolstadt -
Heilbronn -
Recklinghausen - Darmstadt - Offenbach - Solingen - Leverkusen
- Magdeburg -
Mannheim - Oberhausen
|