22 Soruda Sosyal
Güvenlik Reformu
1.
Ülkemizde sosyal
güvenlik kurumları hangileridir?
Ülkemizde; çalışma ilişkisine dayalı
üç sosyal güvenlik kurumu vardır. Bunlar bir işveren emrinde
çalışanlar için Sosyal Sigortalar Kurumu, işveren ve kendi nam
ve hesabına çalışanlar için Bağ-Kur ve memurlara yönelik
olarak Emekli Sandığı'dır. Bu kurumlar hizmetlerini verirken
kişilerden prim toplarlar. Onun için bunlara primli sistem
denir. Bir de prim veremeyen kişilere hizmet eden kurumlar
vardır ki; bunlar da Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu
ile Sosyal Yardımlaşma Genel Müdürlüğü'dür. Bu kurumların
harcamaları devlet bütçesinden ayrılan kaynaklarla finanse
edilir. Ülkemizde ilk defa 1946 yılında İş Kazalarıyla Meslek
Hastalıkları ve Analık Sigortaları Kanunu ile mesleki risk
sigortası uygulanmaya konularak Sosyal Sigortalar Kurumu'nun
temelleri atılmıştır. 1949 yılında memurlar için Emekli
Sandığı, 1964 yılında Sosyal Sigortalar Kanunu ve en son 1971
de ise Bağ-Kur kurulmuştur.
2. Bu kurumlar neden açık veriyor?
Sosyal güvenlik kurumlarımızın
gelirlerinin giderlerini karşılayamamasının dolayısıyla
bütçelerinin açık vermesinin bir çok nedeni vardır. Ama en
önemli neden erken emekliliktir. Yaşlılık sigortası yaşlanma
sonucu çalışamayacak durumda olan kişilerin ekonomik kaybını
bir dereceye kadar telafi etmek amacıyla düzenlenmiştir. Ne
var ki, erken emeklilik sonucunda orta yaşlı hatta genç
insanlar yaşlılık aylığı almaktadır. Böylece bir taraftan
sosyal güvenlik kurumları prim gelirinden mahrum olmakta,
diğer taraftan prim aldıkları süreden daha uzun süre yaşlılık
aylığı ödemek zorunda kalmaktadırlar. OECD ülkeleri arasındaki
karşılaştırmalara göre, ülkemiz en uzun süre emekli maaşı
ödeyen ülkeler arasındadır. 1999 yılında yapılan emeklilik yaş
artışı bile, bu durumu çok fazla değiştirmemiştir. Böyle bir
yapının makul olduğunu söylemek mümkün değildir. Erken
emeklilik olgusu hem mali, hem de aktif/pasif dengesi
açısından sisteme zarar vermiştir. Günümüzde SSK'dan
emeklilerin % 62'sinin yaşının asgari emeklilik yaşı olan
58-60 yaşın altında olması, sorunun boyutunu açıkça ortaya
koymaktadır.
Ayrıca, erken yaşlarda emekli olan
vatandaşlarımız çalışamaz durumda olmadıkları için çalışmaya
devam etmektedirler. Gençlere kıyasla iş deneyimi daha fazla
olan genç emeklilerimiz kayıt dışı olarak daha düşük
ücretlerle çalışmayı kabul etmekte, bu durumsa istihdamın
yapısını gençlerimiz aleyhine bozmaktadır.
Sosyal güvenlik kurumlarımızın
açıklarının önemli bir nedeni de ülkemizde kaçak
sigortalılığın maalesef yaygın olmasıdır. Diğer bir neden,
sigortalıların çalışmaları karşılığı elde ettiği ücretlerinin
tamamının sigorta primine esas kazanç olarak gösterilmemesi,
yani, ücretlerin bir kısmının prim dışı tutulmasıdır.
Sosyal güvenlik sisteminin yaşadığı
finansman sorunu, kamu finansmanı üzerinde yarattığı baskı
dolayısıyla, başta enflasyon olmak üzere, diğer temel ekonomik
göstergeleri de olumsuz etkilemektedir. Son on yıldır bizzat
sosyal güvenlik sisteminin kendisi ülke ekonomisinde
istikrarsızlık yaratan ana sebeplerden biri haline gelmiştir.
Kamu bütçesinden sosyal güvenlik kurumlarının açıklarını
kapatmak için söz konusu kurumlara yapılan transferlerin milli
gelir içindeki payı % 4.8'e ulaşmıştır. Ülkemiz genç bir
nüfusa sahip olduğu dikkate alındığında, doğru tasarlanmış bir
sosyal güvenlik sisteminin açık vermek yerine, aynı dönemde
fon birikimi sağlayarak ekonomiye olumlu katkıda bulunması
gerekirdi.
3. Neden sosyal güvenlik alanında
yeni düzenlemeler gerekmektedir?
Türkiye'de emeklilik sistemi mali
açıdan dengede olsaydı bile, demografik yapıdaki değişimler
nedeniyle sistemde köklü değişiklikleri yapmak zorundayız.
Türkiye nüfusu diğer bir çok gelişmiş ülkeye oranla hızla
yaşlanmaktadır. Yaşlıların (65 yaş ve üstü kişilerin) toplam
nüfus içindeki payının %7'den %14'e ulaşması Fransa'da 115,
Batı Almanya'da ve İngiltere'de 45 yıl, ABD'de 75 yıl
sürmüşken, Türkiye'de bu orana 25 yılda ulaşılacaktır.
Nüfusumuzun hızla yaşlanmasından
kaynaklanan sorunlara rağmen, ülkemizin önünde "demografik
fırsat penceresi" olarak adlandırılan bir dönem bulunmaktadır.
Önümüzdeki 20 yıl çalışabilir nüfusun artacağı bir dönem
yaşanacaktır. Bu fırsat dönemi 2025 yılından sonra çalışanlara
bağımlı olan nüfusun toplam nüfus içindeki payının hızlı
artmaya başlamasıyla sona erecektir. Mevcut nüfus yapısı ile
bu kadar büyük sorunlar yaşayan bir sosyal güvenlik sistemin,
yaşlanma sorunu ile karşılaştığımızda sürdürülmesi mümkün
olmayacaktır. Bundan 20-30 yıl sonra alınması gereken önlemler
ise çok ağır olacaktır.
Mevcut sistem yoksulluğu önlemek
konusunda yeterince etkili değildir. Sosyal yardım ve
hizmetler de dahil olmak üzere, ülkemizde sosyal güvenlik
kurumlarının 2005 yılındaki toplam harcamalarının milli gelire
oranı % 12.1 gibi yüksek bir düzeyde olmasına karşın,
yoksulluğu önlemek konusunda başarılı olunamamıştır. Aşağıdaki
tabloda görüldüğü üzere kendi hesabına çalışanlar, ücretsiz
aile işçileri ve yevmiyeli çalışanlar arasında yoksulluk
riski, işsizlerden daha yüksektir. 2005 verilerine göre bu üç
kesimde çalışanların %76'sı kayıt dışındadır. Yoksulluk
riskinin en düşük olduğu iki grupsa, işverenler ile ücretli ve
maaşlı çalışanlardır. Oysa, sosyal güvenlik kurumları
aracılığı ile aktarılan kamu kaynakları büyük oranda emeklilik
sistemi açıklarını finanse etmek amacıyla kayıtlı çalışma ve
emekli olma olanağını yakalamış bu kesime yöneliktir. Bu
durum, kamu kaynaklarının yoksulluğu önlemek konusunda
yeterince etkin kullanılmadığının açık bir göstergesidir.
4. Reform sonrası mevcut emeklilerin
maaşında bir düşüş, mevcut sigortalıların emeklilik yaşında
bir değişiklik olacak mı?
Emeklilerimizin aylıklarının düşmesi
söz konusu değildir. Bir kişi ne kadar emekli maaşı alıyorsa o
maaşı almaya devam edecektir. Her yıl emekli maaşlarındaki
artışlarla ilgili düzenlemeler yapılmaktadır. Bu artışların
genellikle son 6 ayda gerçekleşen TÜFE artış oranı kadar
olması sağlanmaktadır.
Şu anda çalışan hiç kimsenin
emekliliği hak etme koşulu değişmeyecektir. Mevcut kanunlara
göre bir kişi hangi yaşta emekli olacaksa o yaşta emekli
olabilecektir. Mevcut üç sosyal güvenlik kurumunda emeklilik
yaşı kademeli olarak artmakta ve 2023 yılında kadın
sigortalılar için 58'e, erkek sigortalılar için ise 60'a
yükselmektedir. Yeni kanun tasarında 2035 yılına kadar emekli
yaşında bir artış öngörülmemektedir. Emeklilik yaşı 2036
yılından itibaren kademeli olarak artacak ve 2048 yılında 65'e
ulaşacaktır.
5. Yeni yasaya tabi olacak bir
kişinin emekli aylığı mevcut emekliler gibi düşük mü olacak?
Ülkemizde emekli aylıklarının
miktarının sigortalıların geçimlerini rahatlıkla
sürdürmelerine yetmediği bilinmektedir. Ne var ki, bu sorun
sosyal güvenlik düzenlemelerinden çok istihdam piyasasının
durumuyla ilgilidir. Ülkemizdeki emekli aylıklarının düşük
olmasının nedeni çalışırken kazanılan ya da beyan edilen ücret
düzeylerinin düşük olmasıdır. İşgücünün vasfının düşük,
işsizlik oranının yüksek ve kayıt dışı çalışmanın yaygın
olması ortalama ücret düzeyini olumsuz etkilemektedir.
Emekli aylıklarının düzeyi
belirleyen diğer unsur ise aylık bağlama oranıdır. Bu oran
ülkemizde oldukça yüksektir: Aylık bağlama oranı dünya
ortalaması her yıl için 1,5 iken, bu oran SSK ve Bağ-Kur'da
2,6 Emekli Sandığında 3'tür. Bu durum, emekli aylıklarının net
ücrete çok yakın bazen de onun üzerinde olması sonucunu
doğurmaktadır. Örneğin, asgari ücretle çalışan bir kişi net
olarak 350 YTL alırken, emekli olduğunda 449 YTL almaktadır.
Yani emekli olan birisi çalışırken elde ettiği ücretten daha
yüksek emekli aylığı alabilmektedir.
Yeni sistem daha uzun süre
çalışmayı, çalışma ücretinin daha büyük bölümünün biriken
paraya (prime) dahil edilmesini öngörmektedir. Ekonomik
gelişme düzeyimizin giderek iyileşeceği, bunun da genel ücret
düzeyini yükselteceği göz önüne alındığında, gelecekte emekli
aylıklarının satın alma gücü bakımından bugünkünden daha
yüksek olması beklenmektedir.
6. Emekli olduktan sonra aylıklar
nasıl belirlenecek ?
Aylık bağlama oranı, kişinin
sigortalı olarak geçirdiği her yıl başına çalışma süresi
boyunca prime esas kazançlarından hesap edilen ortalama aylık
kazanç veya gelirinin yüzde kaçını emekli aylığı olarak
alacağını gösterir. Ülkemizde aylık bağlama oranları dünyadaki
diğer ülkelerden daha yüksektir. Mevcut net ücretinin %
100'ünün üstünde oranlarda aylık bağlanmaktadır. Aşağıdaki
tabloda görüldüğü üzere, Lüksemburg dışında AB ülkelerinde
emekli aylıklarının son alınan net ve brüt ücrete göre oranı
ülkemizden düşüktür. Ayrıca, üyesi bulunduğumuz OECD
ülkelerinin ortalaması şu anda % 68.7'dir. Yeni yasada
ülkemizde uygulanan aylık bağlama oranlarının, ancak 2041
yılında diğer ülkelerde şu anda uygulanan ortalama oranlara
getirilmesi hedeflenmektedir. Aylık bağlama oranı düşünce
aylıkların da düşeceği sonucuna varılmaktadır. Ancak, bağlanan
aylığın miktarını sadece aylık bağlama oranı belirlememekte,
kişinin çalışma süresi ve çalışma süresi boyunca aldığı aylık
ücretler doğrudan etkilemektedir.
7. Yeni yasayla emeklilik yaşı
yükselecek mi?
2035 yılına kadar emeklilik yaşı
değiştirilmeyecektir. 2036 yılından itibaren emeklilik
yaşlarında hayatta kalma beklentisindeki artışa paralel,
kademeli bir artış gerçekleşecektir.
Yani halen çalışan sigortalıların
emeklilik yaşı yükselmeyeceği gibi, yasanın yürürlüğe
girmesinden sonra, ancak 2035 yılından itibaren emekli
olacaklar için emeklilik yaşı yükselmiş olacaktır.
8. Sisteme 2007 yılından itibaren
yeni girenler için ne değişecek?
İlk defa 2007 yılından itibaren
sigortalı olacaklar için emeklilik yaşı halen geçerli olan
kadın için 58, erkek için 60 yaş olarak uygulanacaktır.
Sadece SSK kapsamındaki kişiler için
7000 gün olan prim ödeme gün sayısı 20 yıl içinde her yıl
100'er gün artırılarak 9000 güne çıkacaktır. Ancak, kısmi
emeklilik nedeniyle kişilerin 5400 gün üzerinden de emekli
olması alternatifi bulunmaktadır.
Halen Emekli Sandığı ile Bağ-Kur'da
emekli olabilmek için 25 yıl, yani 9000 gün prim ödenmesi
gerekmektedir. Sadece SSK'da bu süre 7000 gün, yani 19 yıldan
biraz fazladır. Prim gün sayıları ile ilgili yeni düzenleme,
tasarının yasalaşmasından sonra sigortalı olanlar için geçerli
olacaktır. Halen SSK kapsamında sigortalı olanlar ise 7000 gün
prim ödemek suretiyle emekli olabilecektir.
Yani 2030'lu yılların Türkiye'sinde
yaşayan ve o yılların çalışma koşullarındaki sigortalılar bu
değişiklikten etkilenecektir. O yılların Türkiye'sinde hem iş
bulma imkanının, hem çalışma koşulları ve çalışma sürelerinin,
hem de ücretlerin bugünkünden çok daha iyi olacağı,
çalışanlarımızın bu prim gün sayılarını zorlanmadan
doldurabileceklerini düşünmek iyimserlik olmayacaktır.
9. Devlet memurlarının aylıkları
reform nedeniyle düşecek mi?
Kamu görevlilerinin prime esas
kazanç matrahları bugüne oranla artacağından ve bu matrah
üzerinden prim alınacağından ele geçen net ücretlerinin
azalabileceği yönünde bir kaygı vardır. Ancak, net ele geçen
ücretin düşmemesi için prim artışının bütçeden karşılanması
düşünülmektedir. Böylece kamu çalışanları açısından da net
ücrette bir düşme meydana gelmeyecektir.
10. Genel Sağlık Sigortası nedir?
Mevcut sistemden farkları nelerdir?
Reformun getireceği bir diğer önemli
yenilik, bütün vatandaşların yanı sıra Türkiye'de bir yıldan
daha uzun süre yaşayanlar, vatansızlar ve sığınmacıları da
kapsayan bir Genel Sağlık Sigortası'nın kurulmasıdır. Genel
Sağlık Sigortası uygulaması ile birlikte vatandaşlar arasında
sağlık hizmetine erişim ve kullanım konusundaki ayrımcılığın
sona ermesi, herkese eşit kapsam ve kalitede sağlık hizmeti
sunulması amaçlanmaktadır. Planlanan bir diğer önemli yenilik
ise, yoksul vatandaşların sağlık sigortası primlerinin devlet
tarafından karşılanacak olmasıdır. Ayrıca, anne ya da
babasının prim borcu olup olmadığına yada diğer
yükümlülüklerini yerine getirip getirmediğine bakılmaksızın,
18 yaş ve altındaki bütün çocuklar koşulsuz olarak bütün
sağlık hizmetlerinden yararlanma hakkına sahip olacaklardır.
Çalışanların primleri işverenleri
tarafından, işveren olanların veya zengin olanların primleri
kendileri tarafından, yoksul olanların primleri ise devlet
tarafından yatırılmak suretiyle tüm vatandaşlarımız sağlık
sigortası güvencesine kavuşacaktır. Emekliler ve bunların hak
sahiplerinden sağlık primi alınması söz konusu değildir.
Genel Sağlık Sigortası kapsamında
verilecek sağlık hizmetleri ile ödenen prim miktarı arasında
bir ilişki olmayacaktır. Özel sigortacılıktan farklı olarak,
bir risk hesabı yapılmayacaktır. Genel Sağlık Sigortasında
sağlık hizmetleri gerek kamu gerekse özel sektör hastaneleri,
laboratuarları ve tetkik merkezlerinden, aile hekimleri ve
birinci basamak olarak tanımlanmış polikliniklerden hizmet
alınmak suretiyle sağlanacaktır.
Sigortalılar, sözleşme imzalayan
sağlık hizmeti sunucularından hiçbir bedel ödemeksizin
faydalanabileceklerdir. Tasarı ile kamu
- özel ayrımı olmadan, sektörün
tamamında rekabet şartlarına dayanan daha kaliteli sağlık
hizmet üretilmesi teşvik edilecektir. Özellikle birinci
basamak sağlık hizmetlerinin etkin kullanımıyla hastanelerde
yığılmaların azalacağı, vatandaşlarımızın sağlık hizmetine
daha rahat erişerek, daha etkin bir sağlık hizmeti alabileceği
düşünülmektedir.
11. Genel Sağlık Sigortasından sonra
mali yapı nasıl şekillenecektir?
Türkiye'de sağlık alanında yapılan
harcamalar günümüzde milli gelirin %2'sinin üzerine çıkmıştır.
Sağlık Bakanlığı tarafından yürütülmekte olan Sağlıkta Dönüşüm
Programı ile birlikte uygulandığında, Genel Sağlık
Sigortasının toplam maliyetinin 2025 yılında milli gelirin %
6.6'sıyla, Genel Sağlık Sigortası finansman açığının ise % 3.7
ile sınırlı kalacağı tahmin edilmektedir. Mevcut duruma
kıyasla bütün vatandaşların sağlık sigortası güvencesine
kavuşacağı dikkate alındığında, reformun milli gelirin % 0.5'i
kadar ilave bir kamu açığıyla gerçekleşmesi mümkün
gözükmektedir. Elbette burada, Sağlıkta Dönüşüm Programının
başarısı ve özellikle ülkemizde sevk zincirinin etkin bir
şekilde yerleşmesi ve sağlık hizmeti sunumunda sağlanması
beklenen verimlilik artışları kritik önem taşımaktadır.
12. Sağlık hizmetlerinin paralı
olacağı doğru mu?
Genel Sağlık Sigortası ile birlikte
sağlık hizmetlerinin paralı olacağı doğru değil. Tüm
vatandaşlar Genel Sağlık Sigortası kapsamında sağlık
hizmetlerinden ücretsiz olarak faydalanacaktır. Ancak, bugün
olduğu gibi ayaktan tedavide kullanılan ilaç ve
ortez-protezlerde %10 ila %20 arasında katkı payı alınacaktır.
Genel Sağlık Sigortası ile katılım payı alınacak yeni bir
unsur getirilmemektedir. Hatta katkı payı tutarının asgari
ücretin %75 ini geçmesi halinde, aşan kısmı sigortalıdan
alınmayacaktır. Bu oran halen asgari ücretin 1 ila 1,5 katı
arasında değişmektedir.
13. Genel Sağlık Sigortasında hangi
hastalıklar karşılanacak? Tüp bebek de buna dahil mi? Koruyucu
sağlık hizmetleri kapsama alınacak mı?
Genel Sağlık Sigortası, kişisel
koruyucu sağlık hizmetleri dahil olmak üzere, bugün mevcut
sosyal güvenlik kurumlarının karşıladığı tüm sağlık
hizmetlerini karşılayacaktır. Ayrıca, yurtdışında tedavi ve
tüp bebek gibi, daha fazlasını da karşılayacaktır. Genel
Sağlık Sigortası tarafından karşılanmayacak sağlık hizmetleri
sadece estetik amaçlı sağlık hizmetleri ve Sağlık Bakanlığınca
izin veya ruhsat verilmeyen veya tıbben sağlık hizmeti olduğu
kabul edilmeyen sağlık hizmetleridir.
Koruyucu sağlık hizmetleri ilk defa
sosyal güvenlik kapsamına alınmaktadır. Sigorta kuruluşu için
esas olan kişinin hastalanmamasıdır. Genel Sağlık
Sigortası'nın en temel hedefi ve başarı göstergesi toplumun
sağlık göstergelerinde sağlanacak iyileşme olacaktır. Bu
açıdan en önemli iki unsur koruyucu sağlık hizmetleri ve bunu
uygulayacak aile hekimliği sistemdir. Bu iki unsur da Genel
Sağlık Sigortası kapsamında yer almaktadır.
14. Hastanın sağlık kurumunu seçme
hakkı olacak mı? Anlaşmalı sağlık kuruluşlarına özel
hastaneler de dahil olacak mı?
Sosyal güvenlik kurumu ister kamu
isterse özel olsun gerekli kriterleri taşıyan bütün hastaneler
ve sağlık kuruluşlarıyla sözleşme imzalayacaktır. Sigortalılar
öncelikle birinci basamak sağlık kuruluşlarına müracaat ederek
sevk almak suretiyle anlaşmalı sağlık kuruluşlarından
dilediğine gidebilecektir.
Gerekli koşulları taşıyan özel
sağlık kuruluşlarıyla da sözleşme imzalanacaktır. Sözleşme
yapılan hastaneler arasından kişi hangisine gitmek isterse ona
gidebilecektir.
Ayrıca, sigortalılar ülkemizde
tedavi edilemeyen rahatsızlıkları için yurt dışında tedavi
olabilme hakkına sahip olacaktır.
15. Aile hekimliği ne anlama
geliyor? Aile hekimliği kişilere bir sorumluluk getirecek mi?
Aile hekimliği her vatandaşımızı ait
temel sağlık bilgilerinin tutulduğu ve takip edildiği ilk
basamak sağlık birimidir. Halen Sağlık Bakanlığı aile
hekimliği sistemini ülke çapında yaygınlaştırmak üzere
çalışmalarını yürütüyor. Bu çalışmalar sonucunda aile
hekimliği sistemi yaygınlaştıkça vatandaşlarımızın kendi aile
hekimleri olacak. Böylece, her defasında hekime aile üyeleri
ya da kendi sağlığıyla ilgili bilgileri aktarmasına gerek
olmayacak veya bunların tespiti için her defasında tetkik ve
tahlile ve bunlar için ayrı ayrı para ödemesine, zaman
harcamasına, gereksiz ilaçları almasına gerek kalmayacak.
Aile hekimlerinin ücreti sosyal
güvenlik kurumlarınca ödeneceğinden, maddi bir sorumluluk
olmayacak. Ancak, sigortalıların sağlık sorunlarında doğrudan
hastanelere gitmeyip, ilk önce aile hekimlerine müracaat
etmeleri gerekecek.
16. Sağlık konusunda sık sık gündeme
gelen yolsuzluklara son verilecek mi? Bu konuda neler
planlandı?
Tüm vatandaşlara eşit, aynı
standartta, ayrımcılığa son verecek şekilde tasarlanan Genel
Sağlık Sigortası sistemi yolsuzlukların da önlenmesinde en
önemli araç olacaktır. Bu amaçla kurulacak bilgi işlem
altyapısı ve elektronik provizyon sistemi sağlık ödemeleri ile
ilgili kişi bazında, zamanında ve doğru veri elde edilmesini
sağlayacak ve yolsuzlukların önlenmesinde çok önemli rol
üstlenecektir.
17. Reform sosyal yardımlar ve
primsiz ödemeler alanında neler öngörmektedir?
Reformun getireceği en önemli
yeniliklerden bir sosyal yardımlar ve primsiz ödemeler
konusundadır. Yoksulluk nesilden nesle aktarılan bir olgudur
ve yoksulluğun çocuklar üzerinde yarattığı olumsuz etkileri
sonradan telafi etmek hiçbir şekilde mümkün değildir. Bu
anlayış temelinde devam eden çalışmalarda temel amaçlardan
ilki, sosyal yardımlar için kullanılan kamu kaynağını objektif
yararlanma ölçütlerine bağlı olarak adil ve ulaşılabilir
kılmaktır. Bu amaçla fakirlik testlerinden faydalanılması
planlanmaktadır. İkincisi, sosyal yardımlardan yararlanmayı,
öngörülen şartları taşımaları halinde her muhtaç vatandaş için
bir hak olarak tanımlamak, yardımları bütçe imkanları
çerçevesinde ve muhtaçlık düzeyi esas alarak belirlemektir.
Ayrıca, mükerrer yardımları önleyerek bu alana ayrılan
kaynakların daha etkili kullanılmasını sağlamak amacıyla
sosyal yardımlardan yararlananlarla ilgili ulusal ölçekte
merkezi bilgi sistemi ve bilgi yönetim sistemi geliştirilmesi
planlanmaktadır.
18. Yapmayı planladığınız sosyal
yardımlar nelerdir? Bunlardan kimler yararlanabilecek? Yardım
tutarları ne kadar olacak?
Tasarı ile çocuk yardımı ve iş
edindirme yardımı ilk defa getirilmektedir. Mevcut 2022 sayılı
kanun ile yapılmakta olan 65 Yaş aylığı ve özürlü aylığı aynen
ödenmeye devam edilecektir. Ayrıca halen yeşil kart kanunu ile
yapılan sağlık yardımları, Genel Sağlık Sigortası kapsamında
primi Devlet tarafından ödenmek suretiyle sürdürülecektir.
Çocuk yardımı ile yoksul ailelerin
çocuklarını yoksulluğun yol açtığı risklere karşı korumak,
yoksulluğun nesilden nesile geçmesini önlemek ve yarattığı
olumsuz etkileri bertaraf etmek amaçlanmaktadır.
İş edindirme yardımı ile işsizliğin
en yaygın olduğu grubu oluşturan, küçük bir destek ve eğitimle
becerilerinin geliştirilmesi mümkün olan genç mezunlarımıza
destek olunması amaçlanmaktadır.
Sosyal yardımların tutarının
hesaplanmasında bu tasarı ile yeni bir sistem getirilmektedir.
Başvuran kişinin yaşam düzeyi tespit edilecek, yaşam düzeyi
istediği sosyal yardım türüne göre belirlenen sosyal yardım
eşik değerin altında ise, aradaki fark sosyal yardım olarak
ödenecektir.
19. Sosyal Güvenlik Kurumu'nun
yapısı nasıl olacaktır?
Reformun dördüncü bileşeni mevcut üç
kurumun yerini alacak Sosyal Güvenlik Kurumu'nun
oluşturulmasıdır. Yeni kurum "vatandaşın değil bilginin
birimler/kurumlar arasında dolaşmasını" sağlamayı
amaçlamaktadır. Bürokrasiyi en aza indirerek vatandaşların
memnuniyetini artıran bir hizmet sunumu anlayışını hakim
kılmak, sosyal güvenlik reformun en önemli başarı
göstergelerinden biridir. Hızlı ve yerel hizmet sunumunun
sağlanması bir diğer temel amaçtır. Ülke çapında "tek noktadan
hizmet" anlayışına dayalı çalışacak, hizmeti vatandaşın
ayağına kadar götüren Sosyal Güvenlik Merkezleri kurulması
planlanmaktadır.
İlçe bazında örgütlenecek merkezler
ile vatandaşlar sosyal güvenlikle ilgili her türlü işlemi
kolaylıkla yapılabilecektir. Mevcut kurumların alt yapıları da
kullanılarak, daha yetkin ve daha kapsamlı bir bilgi
sisteminin oluşturulması tasarlanmaktadır. Gerekli verilerin
zamanında toplanabilmesi ve işlenerek bilgiye
dönüştürülebilmesi, yeni kurumun doğru ve zamanında politika
üretilebilme becerisini, bir başka ifadeyle sosyal güvenlik
sistemini yönetme becerisini artıracaktır. Diğer taraftan
denetim yapısının güçlendirilmesi Kurumun bir diğer temel
hedefidir.
20. SSK ve Bağ-Kur'un sigortacılık
alanında hizmetleri birkaç ilçe hariç il düzeyinde olduğundan
sigortalı ve işverenler illerde işlemlerini yapmak zorundalar.
Yeni sistemde hizmet sunumunda değişiklik olacak mı?
Sosyal güvenlik kurumunun
teşkilatlanmasında bugünkünden çok farklı bir anlayış söz
konusu olacaktır. Hizmetin tam anlamıyla vatandaşın ayağına
gitmesi sağlanacaktır. Her ilçede ve nüfusun büyüklüğü gibi
kriterler göz önüne alınarak mahallelerde bile Sosyal Güvenlik
Merkezleri kurulabilecektir. Sosyal güvenlik merkezlerinde
amaçlanan vatandaşa kolay ve ayrıcalıksız hizmet sunmak,
sorunları zamanında ve kısa sürede çözülmek, gereken
bilgilerin doğru olarak vermek, vatandaşın beklenti ve
taleplerine duyarlılık içinde yaklaşmaktır.
Bu merkezler bankaların şubeleri
gibi düz ayak üzeri, banko esasına göre kurulmuş, işlemlerin
bankoda görevli sosyal güvenlik temsilcisi personel tarafından
bilgisayar vasıtasıyla tek imzada tamamlanabildiği yerler
olacaktır. Vatandaşlarımız sigorta işlemleri için şehir
merkezlerine gitmek zorunda kalmayacaktır.
21. Devletin primlere katkısı olacak
mı?
Reform ile tasarlanan önemli
değişikliklerden biri de, sosyal devlet anlayışına uygun
olarak, yeni sistemde devletin emeklilik sigortasına % 5,
Genel Sağlık Sigortasına ise % 3 oranında katkıda
bulunmasıdır. Ayrıca Genel Sağlık Sigortası kapsamında, prim
ödeme gücü olmayan vatandaşların primleri de Devlet tarafından
ödenecektir.
22. Bu yasalar ne zaman yürürlüğe
girecek?
Halen TBMM Genel Kurulu'nda bulunan
Sosyal Güvenlik Kurumu Kanun Tasarısının yasalaştığı tarihte,
Sosyal Sigortalar Ve Genel Sağlık Sigortası Kanun Tasarısının
1 Ocak 2007 tarihinde yürürlüğe girmesi beklenmektedir.
|